Bir problemle baş etmenin en etkili yolu bu problemi ortaya çıkarma ihtimali olan durumları yani riskleri bilmek ve bu riskleri yok etme yönünde plan yapmaktan geçer. O halde duygusal ihmali önleme konusunda da elimizde çok büyük bir güç var çünkü ortaya çıkaran pek çok riski biliyoruz. Duygusal ihmal konusu ile ilgili çalışan uzmanlar ailede çocuğa kötü ve yetersiz muamele için risk oluşturabilecek pek çok faktörden söz ediyorlar. “Geleceğe Dokunan Anneler -Çocuklukta Duygusal İhmali Fark Etme, Tanıma, Önleme-” isimli proje kitabımızda “Duygusal Uyaranlar ve Çocuk Gelişimi” bölümünde bu risk faktörleri detaylı bir şekilde ele alınıyor.

 

Kötü Ya Da Uygunsuz Muamele İçin Risk Oluşturabilecek Aile Durumları

 

Kaynak: Melda ÇELİK, S. Songül YALÇIN, Duygusal Uyaranlar ve Çocuk Gelişimi, Geleceğe Dokunan Anneler, Epsilon Yayınevi, 2020, Sayfa 152.

 

Bu tablodaki riskler, duygusal ihmal konusunda çalışırken gerçekten çok güzel ipuçları sunmakta, hangi konuda çaba harcamamız gerektiğini açıkça ortaya sermektedir. Ancak şunu da unutmamalıyız ki duygusal ihmal hala yeni sayılabilecek bir konu ve dünya çapında duygusal ihmal çalışmaları sürdürüldükçe her gün yeni bir duygusal ihmal türü ve bununla beraber yeni risk faktörleri de ortaya konuyor. Bu nedenle çok duyarlı, dikkatli, her an yeni bir bilgiyi almak üzere tetikte olmalıyız.

 

Şimdi size henüz bu listeye girmemiş olan ama bir çocuk gelişimci olarak sıklıkla gözlemlediğim bambaşka bir riskten söz etmek istiyorum:

 

Dengeyi koruyamayan ebeveynler!

 

Denge demişken seminerlerimde kullandığım ve çok sevdiğim bir fotoğraftan söz etmek istiyorum: Bir anne, büyük modern bir şehrin üzerine gerilmiş bir cambaz ipinin üzerinde yürümeye çalışıyor. Kucağında çocuğu/çocukları, işi, evle ilgili sorumlulukları, sosyal yaşamı var. Anne iki yana düşmemeye çalışarak, bir yandan kucağındakileri düşürmemeye çalışarak, biraz kaygılı, epeyce dikkatli bir şekilde ilerlemeye çalışıyor. Ve bu görsel üstüne şunu söylerim genellikle: İşte anne baba olmak böylesine zor bir iştir. Buradaki kritik nokta dengede kalabilmektir. Dengede kalamazsanız aşağı düşüp elinizdeki her şeyi mahvetmeniz ve darmadağın olmanız işten bile değil.

 

Peki, kimdir dengeyi koruyamayan ebeveyn ve denge derken ne demek istiyoruz?

 

Bu yazımda çocuk gelişiminde sık sık sözünü ettiğimiz koşulsuz sevgi ve esneklik konularında dengede olmaktan söz etmek istiyorum.

 

Çocuklarınızı koşulsuz sevin” cümlesini hepimiz duymuşuzdur. Ama bu “koşulsuz” kelimesinin sık sık yanlış yorumlanabildiğini de görüyoruz. Burada çocuğunuza sevginizi verirken koşul ileri sürmemeyi kastediyoruz. Yani “Uslu olursan seni severim.”, “Sözümü dinlersen seni severim.”, “Derslerinde başarılı olursan seni severim.” Hatta çocuğumuzun yaşı ilerlediğinde “Benim istediğim kişiyle evlenirsen seni severim” gibi koşullar ileri sürmemekten söz ediyoruz. Çocuğum uslu ya da yaramaz, çalışkan ya da tembel, itaatkâr ya da isyankâr, kısa veya uzun boylu, zayıf ya da şişman, hareketli veya hareketsiz olabilir. Anne tarafına veya baba tarafına benzeyebilir. Ya da belki kimseye benzemeyebilir. Evlatlarımızı her türlü severiz değil mi? Çocuklarımızı her haliyle severiz, bir yandan da onları daha mutlu, daha uyumlu, başarılı olmaları için yönlendirmeye çalışırız. Örneğin dersleriyle daha fazla ilgilenmesini, sosyal hayatta daha uyumlu olmasını, kendisine hedefler koymasını isteriz. Tüm bu süreçte önemli olan onu olduğu gibi kabul etmektir. İşte “koşulsuz sevgi” budur. Koşulsuz sevginin temelinde saygı vardır ama teslimiyet yoktur. Peki “koşulsuz” kelimesi nasıl yanlış yorumlanıyor? Genelde çocuğa hiçbir kural koymamak, her dediğini yapmak, her istediğini almak şeklinde düşünülüyor. Bu durumda da duygusal ihmale uğramış çocuklar yetiştiriyoruz. Çünkü çocukların kurallara, sınırlara, iyi planlanmış ve dozunda anne-baba otoritesine, iyi bir rehberliğe ihtiyaçları vardır. Bunu yerine getirmediğimiz zaman duygusal ihmal yapıyoruz demektir. Hemen kısa bir açıklama yapalım. Çocuğumuzun her istediğini yaparak onu neden duygusal ihmale uğratıyoruz? Çünkü çocuğa yaşamda gerekli olan sosyal becerileri kazandırmamak bir anlamda onu yaşama hazırlamamak demektir ve bu duygusal ihmaldir.

 

Peki, esneklik konusunda neler söyleyebiliriz?

 

TDKya göre esnek; Bir dış gücün etkisiyle biçim değişikliğine uğradıktan sonra, o etkinin kalkması sonucu eski biçimini alabilme özelliği demek. Örneğin bir lastiği çekiyoruz çekiyoruz, uzatıyoruz. Biz lastiği bırakınca eski haline geliyor. İşte bu esnekliktir. Çocuk gelişiminde esneklikten söz ederken de benzer bir şey anlatılmak isteniyor. Bazı kurallar dış etkenler nedeniyle değiştirilebilir ama bu etkenler kalkınca her şey eskiye döner. Nasıl mı? Diyelim ki çocuğumun yatma saati 22.00. Ama çocuğum o gün hastalandı. İşte esneklik burada devreye giriyor. Saat 22.00 olduğunda çocuğuma “Senin yatma saatin geldi. Haydi bakalım doğru yatağa.” demiyorum. Çünkü hastalık burada “beklenmeyen dış etken” rolünde ve bazı durumlarda esnek olmak gerekir. Çocuğumun o günkü ihtiyacı o saatte uyumaktan çok daha farklı bir şeydir. Öncelikle hastalığın gerektirdiği tedbirleri almak, ateşi varsa onu düşürmek, çocuğu rahatlatmak, teselli etmek, sakinleştirmek gerekir. Belki uykuya geçişini kolaylaştırmak için farklı yöntemler denemek gerekebilir. Bu durumda uyku saatinin artık önemli olmaması esnekliktir. Hastalık geçince uyku saati yine normale dönecektir.

 

Esnek olma adına yapılan en büyük hatalardan biri önce “hayır” deyip sonra “evet”e çevirmektir. Yine bir örnekle açıklamak gerekirse diyelim ki 5 yaşındaki çocuğum aynı apartmanda karşılıklı oturduğumuz komşunun çocuğu ile oynamak için izin istedi. Önce “Bu saatte olmaz. Şimdi yemek saati. Herkes hazırlık yapıyor. Hayır!” dedikten sonra çocuğumun önce sözel sonra ağlayarak ısrar etmesi üzerine “Tamam gidebilirsin” demek esneklik değildir. Bu çocuğun ısrarlarına teslim olmak demektir. O halde ne yapmalıyız? Çocuğum bir şey istediği zaman önce durup birkaç saniye düşünmeli, hızlıca bunun olup olmayacağını tartmalı ve çocuğuma bu doğrultuda bir cevap vermeliyim. Komşuya gitme izni üzerinden düşünürsek; kısacık düşünmeli ve bunun o an için uygun olup olmadığına karar vermeliyim. Sonra çocuğuma dönerek cevabımı vermeliyim. Bu durumda iki alternatif cevap var. 1. “Evet gidebilirsin ama yemek zamanı yaklaşıyor, yemek hazır olunca ben seni çağıracağım ve eve geleceksin.” 2. “Şu anda Ayşe Teyzen de ben de yemek hazırlığı yapıyoruz, birazdan yemek hazır olacak. Şimdi gitmen uygun değil. İstersen bana sofra kurarken yardım edebilir veya odanda oyun oynayabilirsin.” Bu cevabı düşünürken şunu da göz önüne almalısınız. Cevabınız ne olursa olsun çocuğunuzun ısrarlarına dayanamayıp değiştirme hakkınız yok. Çünkü eğer cevabınızı değiştirirseniz çocuğunuz bundan sonra verdiğiniz her cevabı sorgulayacak, onu değiştirip değiştiremeyeceği konusunda denemeler yapmayı ve daha fazla ısrar etmeyi sürdürecektir.

 

Esneklik adına yapılan yanlış uygulamalardan biri de anne ve baba arasındaki tutarsızlıktır. Babayı katı bulan anne esnek olmak gerektiğini düşünerek babanın hayır dediğini uygulamaz ve çocuğa izin verir. Evimizde yaşanan bir örnekle açıklayalım. 6 yaşındaki çocuğum yemek yerken masada oturmak istemiyor ve babası bunun doğru olmadığını düşünerek masada oturma alışkanlığı kazanması gerektiğini söylüyor. Anne de babayı fazla katı bularak kendince esneklik sağlamak istiyor. Yemek masasında babayla tartışıyor, onu fazla katı bulduğunu söylüyor, çocuğun eline ekmek arası bir şeyler koyarak veriyor… Bu durum da kesinlikle esneklik değil açıkça tutarsızlıktır. Böyle bir ailede çocuk neyin doğru neyin yanlış olduğunu kesinlikle anlayamaz. O halde bu anne baba, bu durumu baş başa iken konuşmalı, ortak bir karar almalı ve aldıkları kararı ikisi de aynı şekilde uygulamalıdır.

 

Gelelim benim seminerlerde kullandığım cambaz ipi üzerindeki anneye. Dengede kalmak bu anne için olduğu kadar tüm anneler, babalar, gelişimciler, öğretmenler, yetişkinler için çok önemlidir. Duygusal ihmal konusunu incelerken karşımıza çıkan “koşulsuz sevgi” ve “esneklik” kavramlarını dengede ve dozunda uygulamak çocuklarımızı duygusal ihmalden koruyacaktır.

 

Dengede kaldığımız bir yaşam dileği ile..

 

 

Prof. Dr. İsmihan ARTAN
Hacettepe Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Fakültesi
Çocuk Gelişimi Bölümü Öğretim Üyesi